HABERLER
  • Son Güncelleme : 02.06.2023 17:59
  • Haber Giriş : 09.06.2023 20:16
  • Etkinlik : 09.06.2023

Eğitimde ve Değerde Öncelik Çocuk Haklarıdır!

“Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesinin Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan ortak protokol doğrultusunda “manevi danışman” olarak nitelendirilen din görevlilerinin uygulamalı din eğitimi, dini etkinlik ve projelerde görevlendirilmesi Milli Eğitimin dayandığı temel hukuki esaslar yönünden endişe ile karşılanmıştır.

Proje kapsamında yer alan ve değerler eğitimi olarak belirtilen etkinlik ve projelerin teorik öğrenimi aşan nitelikte dini uygulamalar olarak yürütülmesi birbirinden farklı sosyal çevre, kimlik ve kültür ile büyüyen çocukların erken yaşta ötekileştirme olgusuyla karşılaşmalarına, aidiyet duygularının zedelenmesine neden olabilecektir. Oysaki eğitimin milli karakteri, milletin niteliğinde ifadesini bulmaktadır. Bu yönüyle, eğitim toplumu olan okullardaki müfredat ve uygulamaların toplumun çok yönlü sosyolojik yapısı, dilsel, kültürel ve dinsel çeşitliliği göz önünde bulundurularak politika üstü amaçlarla düzenlenmesi çocuğun nitelikli eğitimin hakkının devlet aracılığıyla gerçekleştirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Taziye ziyaretleri, ramazan etkinlikleri, teravih buluşmaları, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik Spor Bakanlığı’na bağlı Gençlik Merkezlerinde buluşmalar, çocuk iftarlarının düzenlenmesi, kandil buluşmaları, cami bünyesinde zeka oyunu uygulamaları, online sohbet, bayram için cami süslemek, çocuklardan mehter takımı oluşturmak olarak planlanan etkinliklerin manevi duygu ve değerlerin göz önünde yaşanmasını dayatır nitelikte olması sebebiyle milli eğitimde kapsayıcılıktan uzak ayrıştıran tutum ve tavırlara yol açacağı açıktır. Anayasanın 25 maddesinde yer alan “herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz” hükmü ve genç dimağların yine Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile düzenlenen ve koruma altına alınan eğitim hakkı, değer aktarımı olarak nitelendirilen projelerle göz ardı edilmektedir.

Çocuğun nitelikli eğitim hakkı katılım, ifade, görüş bildirme haklarının bir bütün olarak ifadesidir. Dolayısıyla ÇEDES Uygulama Usul ve Esaslarında yer verilen katılımda yalnızca veli izin belgesi şartı çocuğun haklarını aktif kullanımının proje kapsamında düzenleme alanı bulmadığını göstermektedir.

Değerler eğitiminin yalnızca manevi değerlerden ibaret olmaması sebebiyle sanat, resim, musiki ve bilim de çocuğun nitelikli eğitim hakkı ve bu hakkın hayata geçirilmesinde takibi zorunlu olan değerler olarak kabul edilmesi ve eğitim-öğretim sistematiği çocuk-veli-öğretmen ilişkisinde eşitsizlik yaratacak politikaların manevi değerler üzerinden yürütülmemesi gerekmektedir.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin Milli Eğitim müfredatında yer alması, öğretim programına ilişkin süreçte dikkat edilmesi gereken hususların Milli Eğitim Bakanlığı tarafından insana, düşünceye, hürriyete, ahlaki olana ve kültürel mirasa saygı olarak belirlenmesi, okullarda din eğitiminin kültürel, evrensel, toplumsal, felsefi ve antropolojik-insani temeller üzerinde inşa edilmesi, ilgili öğrenimin Türk Milli Eğitim sisteminin her alan ve aşamasında çocuğun nitelikli eğitim hakkını içerir ve çocuğun üstün yararını önceler öğretim vizyonunun planlanması ve hayata geçirilmesini gerekli kılmaktadır. Bu kapsamda, Milli Eğitime sistemi içerisinde çocukla doğrudan iletişimi gerektiren öğrenim aşamalarının her birinin İlahiyat Fakültesi mezunu olan ve pedagojik formasyon eğitimini tamamlayan öğretmenler tarafından yürütülmesi gerekmektedir.  Manevi değerlerin öğrenimi ve uygulamasına yönelik faaliyet ve etkinliklerin, esas ve işleyişinin Milli Eğitim Bakanlığınca belirlendiği örgün eğitim sistemi içerisinde yer alan öğretmenler dışında “danışman, uygulayıcı, öğretici” gibi başkaca kişilerce gerçekleştirilmesi milli eğitimin müfredatının tutarlılık ve çocuğun ruhsal gelişimine uygunluk ilkelerine aykırılık teşkil etmesi ve böyle bir uygulamanın gerekli olmadığı gibi formasyon dersi almamış kişiler tarafından verilmesi de çocuğun eğitim ve öğretim hakkının ihlalidir.

Milli Eğitimde kalitenin yalnızca nitelik değil aynı zamanda bir içerik meselesi olarak görülmesi eğitimle ilgili ulusal ve uluslararası programlar ve politikalarda nihai amaç olarak kabul edilmelidir. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler kapsamında eğitime yönelik dengeli ve sistematik öğrenimin çocuk haklarını gerçekleştirecek düzeyde öğretim teknik ve yöntemlerinin benimsenmesi, ilgili ders kapsamında hedeflenen genel itibariyle değer aktarımına yönelik süreçlerde çocuklara eşlik edecek kişilerin eğitimin amacı, ruhu ve eğitim felsefesi ilkelerine hâkim ve bu ilkeler ışığında müfredatın işleyişinde çocuğu merkeze alan çocuk dostu anlatım ve uygulamaları yansıtacak niteliği sahip öğretmenler tarafından gerçekleştirilmesi devletin çocuk haklarına aktif saygı ilkesinin bir gereğidir.

İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak, milli eğitim ve öğretim faaliyetlerinin öğretmenler dışında bahsi geçen şartları taşısalar dahi başkaca kişi ve görevlilerce yerine getirilmesi, ilgili proje kapsamındaki uygulamaların çocuk nezdinde eşitlik ilkelerine aykırılık teşkil etmesi ve uluslararası çocuk haklarının politik görünüme büründürülmesinin sebep olabileceği hak ihlallerinin takipçisi olacağımızı bildiririz.

İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi

YAZDIR
Yükleniyor...